Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
ability
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
absolutely
/ˌabsəˈlo͞otlē/ = ADVERB: kesinlikle, tamamen, muhakkak, elbette, mutlâka;
USER: kesinlikle, tamamen, mutlaka, absolutely, mutlak, mutlak
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
accessed
/ˈæk.ses/ = VERB: bağlamak;
USER: erişilen, erişilebilir, erişim, ulaşılabilir, erişilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
accessibility
/əkˈses.ə.bl̩/ = NOUN: ulaşabilme, giriş imkânı, kolay bulunabilme, yaklaşabilme;
USER: erişilebilirlik, accessibility, yönelik, erişim, erişilebilirliği
GT
GD
C
H
L
M
O
accessible
/əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir;
USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
accounting
/əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık;
USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
activated
/ˈaktəˌvāt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak;
USER: aktif, aktive, devreye, etkin, etkinleştirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
activations
GT
GD
C
H
L
M
O
adjusted
/əˈjəst/ = VERB: ayarlamak, düzeltmek, belirlemek, uydurmak, alışmak, alıştırmak, halletmek;
USER: ayarlanabilir, ayarlanır, ayarlandı, arındırılmış, ayarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
advantage
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
appreciate
/əˈpriː.ʃi.eɪt/ = VERB: takdir etmek, anlamak, değerlendirmek, kavramak, beğenmek, değer vermek, değerini bilmek, değerlenmek, minnettar olmak, teşekkür borçlu olmak, değer biçmek, değerini artırmak, fiyatını yükseltmek, zevk almak, değer kazanmak;
USER: takdir etmek, takdir, teşekkür ederiz, izleyebilirsiniz, takdir ediyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
audio
/ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme;
USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik
GT
GD
C
H
L
M
O
average
/ˈæv.ər.ɪdʒ/ = NOUN: ortalama, averaj, avarya, hasar, cari fiyat, zarar;
ADJECTIVE: ortalama, sıradan;
VERB: ortalamasını bulmak, ortalama olarak almak;
USER: ortalama, ortalaması, Konukların ortalama, ortalamasının, ortalamanın, ortalamanın
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
backgrounds
/ˈbæk.ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, geçmiş, fon, arka plân, özgeçmiş, geçmiş deneyimler, sosyal çevre, geri plân;
USER: arka, arka planlar, arka plan, kökenden, geçmişleri
GT
GD
C
H
L
M
O
base
/beɪs/ = NOUN: temel, baz, taban, üs, alt, esas, kaide, altlık, dayanak, dip;
VERB: dayandırmak;
ADJECTIVE: adi;
USER: temel, baz, taban, tabanı, üs
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
behavior
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
benefits
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları
GT
GD
C
H
L
M
O
brad
/bræd/ = NOUN: başsız çivi, parke çivisi;
USER: başsız çivi, parke çivisi, brad
GT
GD
C
H
L
M
O
browser
/ˈbraʊ.zər/ = USER: tarayıcı, tarayıcısı, tarayıcınızda, tarayıcımın, tarayıcınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
busy
/ˈbɪz.i/ = ADJECTIVE: meşgul, yoğun, işlek, faal;
USER: meşgul, yoğun, yoğun bir, meşgul bir, işlek, işlek
GT
GD
C
H
L
M
O
button
/ˈbʌt.ən/ = NOUN: düğme, buton, filiz, tomurcuk, puan, sayı;
VERB: düğmelemek;
USER: düğme, düğmesine, düğmesini, düğmesi, butonuna, butonuna
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
challenge
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
clicking
/klɪk/ = VERB: çıt etmek, mandallamak, tıkırdamak, başarmak, uyuşmak, şaklatmak, kapanıvermek, kanı kaynamak, jetonu düşmek, tıkırdatmak, şapırdatmak, hoşlanmak, anlamak;
USER: tıklayarak, tıklatarak, tıklayıp, tıklatıp, yazılı butona tıklayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
contacted
/ˈkɒn.tækt/ = VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, temasa, iletişim, irtibata, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
content
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk;
ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı;
USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
countries
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
courses
/kɔːs/ = NOUN: adet, regl;
USER: kursları, kurslar, ders, derslerin, dersler
GT
GD
C
H
L
M
O
desktop
/ˈdesk.tɒp/ = USER: masaüstü, masaüstünde, masaüstünüzde, masaüstüne, masaüstünüze
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
devices
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
difficulties
/ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat;
USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk
GT
GD
C
H
L
M
O
direction
/daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi;
USER: yön, yönde, yönü, yönünde, yönünü
GT
GD
C
H
L
M
O
diverse
/daɪˈvɜːs/ = ADJECTIVE: farklı, çeşitli, değişik, türlü türlü;
USER: çeşitli, farklı, çeşitlidir, çeşitli bir, farklı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
download
/ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indir, indirmek, indirebilirsiniz, indirmenize, indirilmesine
GT
GD
C
H
L
M
O
downloads
/ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indir, indirme, indirmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
dyslexia
/dəsˈleksēə/ = NOUN: disleksi;
USER: disleksi, Dyslexia, ve disleksi, yazıyı algılamada bozuklukla kendini gösteren hastalık,
GT
GD
C
H
L
M
O
education
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim;
USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime
GT
GD
C
H
L
M
O
engaged
/ɪnˈɡeɪdʒd/ = ADJECTIVE: nişanlı, meşgul, bağlanmış, dolu, tutulmuş, rezerve;
USER: meşgul, yapan, devreye, uğraşan, devreye girer
GT
GD
C
H
L
M
O
enhance
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize
GT
GD
C
H
L
M
O
enjoy
/ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak;
USER: tadını çıkarmak, zevk, keyfini, tadını, tadını çıkarın
GT
GD
C
H
L
M
O
enough
/ɪˈnʌf/ = ADJECTIVE: yeterli, yeter, kâfi;
ADVERB: yeterince, yeteri kadar;
NOUN: yeter, yeterli miktar;
USER: yeterli, yeterince, kadar, yeteri kadar, yeterlidir, yeterlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
equally
/ˈiː.kwə.li/ = ADVERB: aynı derecede, eşit olarak, eşit ölçüde;
USER: eşit olarak, aynı derecede, eşit, eşit derecede, derecede
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
feedback
/ˈfiːd.bæk/ = NOUN: geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki;
USER: geribesleme, geri bildirim, geribildirim, geri besleme, geri bildirimi
GT
GD
C
H
L
M
O
finance
/ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans
GT
GD
C
H
L
M
O
fits
/fit/ = VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak, yakıştırmak, yakışmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti, oturma, uygun olma, kriz, kapris, heves;
USER: uyar, uygun, uyan, uyuyor, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
functionality
/ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
growing
/ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan;
NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım;
USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
grown
/ɡrəʊn/ = ADJECTIVE: yetişkin, büyümüş, olgun, olmuş;
USER: büyümüş, büyüdü, yetiştirilen, yetişen, yetiştirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
higher
/ˈhaɪ.ər/ = ADJECTIVE: ileri;
ADVERB: daha yukarı;
USER: yüksek, daha yüksek, daha, yüksek bir, yüksektir
GT
GD
C
H
L
M
O
highlighting
/ˈhaɪ.laɪt/ = USER: vurgulayarak, vurgulama, vurgulayan, vurgulamak
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
however
/ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde;
ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da;
USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
huge
/hjuːdʒ/ = ADJECTIVE: dev, kocaman, muazzam, dev gibi, olağanüstü, koskocaman, ayı gibi, dağ gibi;
USER: dev, kocaman, büyük, büyük bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
implement
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım;
USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata
GT
GD
C
H
L
M
O
implementation
/ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: uygulama, yerine getirme;
USER: uygulama, uygulanması, uygulaması, uygulanmasını, uygulanmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
implemented
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
importance
/ɪmˈpɔː.təns/ = NOUN: önem, ehemmiyet, itibar, kibir, saygınlık;
USER: önem, önemi, önemini, önemli, öneme, öneme
GT
GD
C
H
L
M
O
improve
/ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek;
USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
inclusive
/ɪnˈkluː.sɪv/ = ADJECTIVE: dahil, kapsayan, içeren, içine alan;
USER: dahil, şey dahil, Herşey Dahil, kapsayıcı, kapsamlı
GT
GD
C
H
L
M
O
integration
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = NOUN: bütünleşme, birleştirme, birleşme, integralleme, tamamlama;
USER: bütünleşme, entegrasyon, entegrasyonu, entegre, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
internet
/ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet;
USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
laptop
/ˈlæp.tɒp/ = USER: dizüstü bilgisayar, dizüstü, laptop, dizüstü Bilgisayarınızı, Laptop &
GT
GD
C
H
L
M
O
launched
/lɔːntʃ/ = VERB: başlatmak, denize indirmek, fırlatmak, başlamak, piyasaya sürmek, atmak, girişmek, çıkmak;
USER: başlattı, başlatılan, başlatıldı, piyasaya, başlatılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
law
/lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm;
USER: hukuk, yasa, kanun, hakları, hukuku
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
leisure
/ˈleʒ.ər/ = ADJECTIVE: boş, rahat, serbest, gündelik;
NOUN: boş vakit, acelesi olmama, uygun zaman;
USER: boş, eğlence, boş zaman, dinlence, boş zamanlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
levels
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza;
VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek;
USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
listen
/ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak;
USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
marketing
/ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma;
USER: pazarlama, marketing
GT
GD
C
H
L
M
O
material
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş;
ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri;
USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
month
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayın, ayda, aydan, aydan
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
multiple
/ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı;
NOUN: kat, katsayı;
USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
native
/ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan;
NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal;
USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
numerous
/ˈnjuː.mə.rəs/ = ADJECTIVE: çok sayıda, sayısız, çok, bir hayli;
USER: çok sayıda, çok, sayısız, sayıda, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offered
/ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek;
USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum
GT
GD
C
H
L
M
O
offerings
/ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış;
USER: teklifleri, sunduğu, arz, olanakları, olanaklarından
GT
GD
C
H
L
M
O
offers
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış;
USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
organization
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü
GT
GD
C
H
L
M
O
organizational
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = ADJECTIVE: örgütsel;
USER: örgütsel, organizasyon, organizasyonel, kurumsal, kuruluş
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
pace
/peɪs/ = NOUN: hız, adım, yürüyüş, uygun adım yürüyüş;
VERB: adımlamak, yürümek, düzene sokmak, volta atmak, hızını ayarlamak, rahvan gitmek;
ADVERB: izniyle;
USER: hız, hızı, hızda, ayak, hızını
GT
GD
C
H
L
M
O
per
/pɜːr/ = PREPOSITION: başına, göre, gereğince, vasıtasıyla, eliyle, nazaran, aracılığı ile;
USER: başına, TL, gecelik, başı, ortalama
GT
GD
C
H
L
M
O
positive
/ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece;
ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam;
USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı
GT
GD
C
H
L
M
O
principle
/ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilke, prensip, esas, ana, kaide, kaynak, köken, tamamlayıcı unsur;
USER: ilke, prensip, ilkesi, prensibi, ilkesine
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
read
/riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek;
ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili;
USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
reading
/ˈriː.dɪŋ/ = NOUN: okuma, ölçüm, konferans, okumuşluk, bilgililik, kanaat, yorum;
USER: okuma, okuduktan, okumaya, okumak, okurken, okurken
GT
GD
C
H
L
M
O
received
/rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer;
USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizes
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
required
/rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım;
USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
ride
/raɪd/ = VERB: binmek, binmek, arabaya binmek, yüzmek, geçmek, taşımak, arabayla gezmek, süzülmek;
NOUN: gezinti, binme, dolaşma, gezinti yolu;
USER: binmek, yolculuğu, yolculuk, sürmek, sürüş
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
seamless
/ˈsiːm.ləs/ = USER: kesintisiz, sorunsuz, dikişsiz, kusursuz, seamless
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
showing
/ˈʃəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gösteri, gösterme, sergi, gösterimde olma, oynama, belirtme, durum;
USER: gösterme, gösteren, arası sonuçları gösteriyor, arası, gösterilen
GT
GD
C
H
L
M
O
simple
/ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam;
NOUN: kocakarı ilacı;
USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir
GT
GD
C
H
L
M
O
simply
/ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz;
USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
sincerely
/sɪnˈsɪə.li/ = ADVERB: içtenlikle, samimiyetle, içten, samimi olarak, candan;
USER: içtenlikle, samimi, samimiyetimizle, samimiyetle, içten
GT
GD
C
H
L
M
O
sit
/sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak;
USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun
GT
GD
C
H
L
M
O
skills
/skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik;
USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
smartphone
/ˈsmɑːt.fəʊn/ = USER: akıllı telefon, smartphone, akıllı, akıllı telefonunuzun, akıllı telefonunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
sought
/sɔːt/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aranan, aranır, aradı, çalıştı, çok aranan
GT
GD
C
H
L
M
O
speakers
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
speed
/spiːd/ = NOUN: hız, sürat, devir sayısı, vites, çabukluk, uyarıcı, başarı;
VERB: hızlandırmak, hız yapmak, uğurlamak, yolunu açık etmek, yolcu etmek;
USER: hız, hızlandırmak, hızlı, hızı, hızını, hızını
GT
GD
C
H
L
M
O
student
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
ADJECTIVE: öğrenci;
USER: öğrenci, öğrencinin, öğrencisi, öğrencilerin, öğrenciye, öğrenciye
GT
GD
C
H
L
M
O
students
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere
GT
GD
C
H
L
M
O
subjects
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse, boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konular, konularda, konuları, konu, konuların
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
synchronized
/ˈsɪŋ.krə.naɪz/ = VERB: senkronize etmek, eşzamanlamak, eşzamanlı olmak, aynı anda olmak, eşzaman kılmak;
USER: senkronize, eşitlenir, eşzamanlı, eşitlenmiş, eşitlenen"
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tablet
/ˈtæb.lət/ = NOUN: tablet, hap, plaka, levha, kalıp, kitabe, yazıt;
USER: tablet, tableti, tabletin, hap
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
tools
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
topics
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık
GT
GD
C
H
L
M
O
universities
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
USER: üniversiteler, üniversite, üniversitelerin, üniversitelerde, üniversiteleri, üniversiteleri
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
usage
/ˈjuː.sɪdʒ/ = NOUN: kullanım, kullanma, kullanım şekli, usul, adet, muamele;
USER: kullanım, kullanımı, kullanımını, kullanımının, kullanımına
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
variety
/vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins;
USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
wasn
/ˈwɒz.ənt/ = USER: değildi, değildim
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
wide
/waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık;
ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı;
USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
worked
/wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş;
USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
worth
/wɜːθ/ = NOUN: değer, bedel, değerli şey;
ADJECTIVE: değer, değerinde, bedel, layık;
VERB: değmek;
USER: değer, değerinde, worth, değeri, buna değer, buna değer
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
208 words